Ekmek Karnesi-Uygulaması-13 Ocak 1942

İnsanlar genelde bol buldukları şeyin kıymetini bilmezler. Şu anda bolca bulunan ekmek mesela, zamanında karne ile belirli sayılarda veriliyordu.

Buğday ve buğday’dan üretilen ürünler gıdanın en temel besinleridir. Hele ki Doğu mutfağı için olmazsa olmazdır. Mutfağın efendisi buğday’dır. “boğ” kelimesi eski türkçede “efendi” anlamına gelmektedir. “Un” buğdayın öğütülmesiyle elde edilir. Ayrıca mısır, arpa ve çavdar’dan da un elde edilir. Özellikle Doğu mutfağının vazgeçilmezi olan ekmek yeri geldiğinde mantıyla ve pilavla bile yenir. Ekmeğinde belli başlı çeşitleri vardır;   somun,tandır,lavaş,yufka, pide vb. gibi.

ekmek-pisiren-kadın-ve-satan-adam

Buğdayın az olduğu dönemde çavdar ve arpa’dan yapılan ekmek fakirin ekmeğiyken, buğdaydan yapılan ekmek zenginin ekmeğiydi. Devir değişti ve şimdi zenginler sağlık sebebiyle çavdar ve arpa ekmeğine rağbet eder oldu ve de talepten ötürü bu ekmeklerin fiyatları arttı.

Dünya’nın en iyi fırıncıları Hollanda’lılar ve Türkiye’lilerdir. Zamanında şimdiki su meraklıları gibi ekmek meraklıları vardı. Ve kendilerince en güzel ekmeği almak için Aksaray’daki HasanPaşa fırını, Süleymaniye’deki İnce Fırın  vb. yerlere giderlerdi.

Ekmekle ilgili söylenmiş ve üne kavuşmuş sözler ise şunlardır:

  • La Bruyere’in romanlarından birinde geçen “Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler!
  • Amerikan başkanı Hoover’ın söylediği  “Harbde ilk söz topların; son söz ekmeğin”

Ekmek yokluğunun hat safhaya çıktığı zamanlar.

1621 senesinde İstanbul Boğazı’ının donmasına sebep olan ve şiddetli geçen kış mevsiminde ekmeğin bir kilosunun fiyatı 60 akçe’ye çıkarılmıştı. 1828 senesinde ise Rusya ile yapılan savaştan dolayı yollar kapanmış ve İstanbul’a buğday vb. ürünler gelmez olmuştu.

Savaş olduğu için ekmek ihtiyacı daha fazlaydı. İhtiyacı karşılamak için Anadolu’dan buğday temin edilmeye çalışıldı. Anadolu’da bulunan çavdar, darı,arpa toplanarak değirmenlere gönderilerek un haline getirtildi.  Asker eşliğinde halka dağıtılan bu ekmeği kim yediyse hastalandı. Bu dönemde beyaz ekmeğin önemi de oldukça arttı.

ekmek-karnesi-1916-1946

İlk olarak 1914 senesinde 1. Dünya Savaşı sırasında ekmek karne ile verilmeye başlandı ve bu oldukça da düşük kaliteli bir ekmekti. Süpürge tohumu, mısır koçanı, biraz darı veya arpayla yapılan ekmeğin bu şartlarda bile yetmeği zamanlar oluyordu. Bu ekmeğin yetmemesi durumunda halktan gizlenerek içerisine çoğaltmak maksadıyla “kağıthane çamuru” da katılıyordu.

ekmek-sirasinda-insanlar

İkinci ve son kez olarak 13 Ocak 1942, yani tarihte bu gün gene ekmek karneye bağlanmıştı.

Türkiye bu sırada devam eden İkinci Dünya Savaşı‘na müdahil olmasa da orduyu devamlı sefer halinde tuttu. Bu sene içerisinde ülkede oldukça büyük bir kıtlık oldu. Şehirlerde ekmeğin kalitesi düştü ve ekmek karneye bağlandı. Millet doymak için ciddi derecede nohut tüketmeye başladı.

Savaş öncesi Hitler, Türkiye’den iyi bir fiyat verip buğday ve mamülleri almıştı. Türkiye’nin o dönem kıtlık yaşamasındaki en büyük etkenlerden biri de belki buydu.

İyi ki Hitler para verip nohutu da almadı…

 

 

All Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir